DOLAR

40,2607$% 0.13

EURO

46,7252% 0.08

STERLİN

53,9495£% 0.21

GRAM ALTIN

4.320,96%0,56

ÇEYREK ALTIN

7.017,00%0,27

BİTCOİN

4785777฿%1.4882

a

  • HABERALKIBRISLI
  • Kıbrıs
  • BİR TOPLUMUN KURAL KOYUCULARI, KENDİ GETİRDİKLERİ KURALLARA UYMAMAYA BAŞLARSA NE OLUR?

BİR TOPLUMUN KURAL KOYUCULARI, KENDİ GETİRDİKLERİ KURALLARA UYMAMAYA BAŞLARSA NE OLUR?

William Golding’in, Hitler’in çıkışını ve Alman halkının bir süre sonra karanlık tarafı seçmesini alegorik bir yaklaşımla anlattığı ‘Sineklerin Tanrısı’ nda ıssız bir adaya düşen uçaktan sağ kurtulan çocuklar önce düzenden yana bir birlik oluşturuyorlar. İş bölümü yapıyorlar, birlikte çalışıyorlar. Sonra bir bölüm çocuk içlerinde en güçlü olanın kendisini başkan ilan etmesiyle ona katılarak düzene baş kaldırıyor, gruptan ayrılarak kural dışı bir yaşam sürmeye başlıyorlar. Kural dışılık çocukları öylesine çekiyor ki sayıları giderek artıyor. Giderek güçlenen bu çete düzenin yerini alıyor, derken kurallar ve oylama ortadan kalkıyor tek bir çocuğun emirlerini yerine getirmeye başlıyorlar. Ve sonunda iş vahşete dönüşüyor.
Bir toplumun kural koyucuları, kendi getirdikleri kurallara uymamaya başlarsa ne olur? Şimdiye kadarki deneyimlerimiz bize şunları söylüyor. Toplum önce bu tür davranışlara karşı tepki gösteriyor. Bu davranışların cezalandırılmasını istiyor. Bir süre sonra bu davranışların cezalandırılmadığını gören insanların bir bölümü de kurallara uymamaya başlıyor. Sonra bu uymama tavrı giderek yaygınlaşıyor ve toplumun çoğunluğu kural dışı davranmaya geçiyor. Kural dışına çıkma dürtüsü giderek bir merak, bir tutku haline geliyor. En sonunda gelinen noktada yani çoğunluk kural dışına çıktığında kural dışılık kural, kurallara uymak ise istisna haline geliyor. İşte tam o noktada toplumsal çürüme dediğimiz olay başlıyor ve kuralsız davranışlar içselleştirilmeye başlanıyor.
Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu bunun çaresi yok.
Değerlerinin yerle bir olduğu ,ruh sağlığı bozulmuş, bütün kavramların içini boşaltmış bir topluma neyi anlatacaksınız?
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nin 1. maddesinde bulunan, “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar” sözlerini mi?
Ülkede büyük bir yalan ve riyakarlık almış başını gidiyor. Çürüme, siyasi iki yüzlülük sahtekarlık rüşvet kol geziyor. Toplum ahlaken çözülmüş durumda. Milleti birleştiren, insanları toplum olarak bir arada tutan bütün değerler ve zeminler allak bullak olmuş.

Yalan ve riya adeta toplumsallaştı. Bu duruma büyük bir akıl tutulması eşlik ediyor.Ve esas olarak insanın bozulduğunu toplumsal bir çürüme yaşandığını görmemiz gerekiyor.
Tabii bu toplumsal çürümenin 4 temel sebebi olduğunu söylüyor uzmanlar
1-Liyakat kısmı:
İnsanlar eğitim alıyor, dil öğreniyor ve bir kaç üniversiteden mezun oluyor. Ancak alanında uzmanlaştığı işi yapamıyor.
2-Adalet:
Yapanın yanına kalıyor.Bunu gören kesimlerde yasak olanı yapmakta sakınca görmüyor.
3- Ekonomi:
Sınıflar arası makas açıldı.Özel sektör çalışanı memura kem gözle bakıyor.
Her türlü zengine (hak ederek kazanana da, çalarak zengin olana da) kötü gözle bakıyor.
Çözüm çürütücü etkeni olabilecek en büyük hızla yok etmekten başka bir çözüm görünmemektedir.
Çürüyen nedir?
Toplum mu?
Birey mi?
Siyaset mi?
Kurumlar mı?
Ahlaki değerler mi?
Adalet duygusu mu?
Nedir toplumun içini kemiren, duygusuz eden, çürüten?

“Çalıp çırpanlar” neden baş tacı?
Yolsuzluk yapanlar…
Gücü olanın; istediği yere çökme keyfini sürdürenler kimler?
Nerden, kimlerden alıyorlar bu cesareti?

Çürüyen Toplumdur, toplumsal ilişkilerdir.
İçi boşaltılmış kurumlardır.
Artık topluma umut vermeyen burjuva siyasal anlayıştır.
Siyasal iktidarla iç içe geçmiş medya düzenidir.

Mafya, siyaset, ticaret pazarlığı yapan tüccarlardır.
Toplumları çürümeye götüren şey kişilerin kendisini bir yana kendi dışındakileri öteki yana koymasıyla başlar.
Çürümeyi hızlandıran süreç, kişinin bütün iyilikleri kendisi için pay edip başkalarının başına gelen belaya sevinmesi ile başlar.
Ülkemizde işler iyi gitmiyor.Ben hala bu ülkeyi gerçek anlamda seven insanlar olduğuna inanıyorum.
İyi niyetli olmak ve tesbiti doğru yapmak zorundayız . Sorun ancak o zaman çözülür aksi takdirde çürüme devam eder. Bunun içinde iktidara gelenler yalan söylemeyi, toplumu aldatmayı, her kirizi ve yenilgiyi bir zafer gibi sunmayı bir siyaset tarzı haline getirmeyi bırakmalı.
Aksi takdirde yolsuzluklar cezalandırılmadıkça, kamuoyunda kabul görür, meşru gösterilir oldukça, “Ne yapsan yanına kalır, yeter ki adamını bul” anlayışı yerleştikçe toplumun ve bireylerinin manevi çürümesi de hızlanır. Çürümenin, yolsuzluğun, yozlaşmanın çaresi şeffaflık ,saydamlık ve hukuk devletidir. Saydamlık ve hukuk devleti ilkelerinden sapan toplumların gelecekleri, akibeti meçhuldür.Sonuç kaçınılmaz olarak çöküştür
William Golding’in, Hitler’in çıkışını ve Alman halkının bir süre sonra karanlık tarafı seçmesini alegorik bir yaklaşımla anlattığı ‘Sineklerin Tanrısı’ nda ıssız bir adaya düşen uçaktan sağ kurtulan çocuklar önce düzenden yana bir birlik oluşturuyorlar. İş bölümü yapıyorlar, birlikte çalışıyorlar. Sonra bir bölüm çocuk içlerinde en güçlü olanın kendisini başkan ilan etmesiyle ona katılarak düzene baş kaldırıyor, gruptan ayrılarak kural dışı bir yaşam sürmeye başlıyorlar. Kural dışılık çocukları öylesine çekiyor ki sayıları giderek artıyor. Giderek güçlenen bu çete düzenin yerini alıyor, derken kurallar ve oylama ortadan kalkıyor tek bir çocuğun emirlerini yerine getirmeye başlıyorlar. Ve sonunda iş vahşete dönüşüyor.
Bir toplumun kural koyucuları, kendi getirdikleri kurallara uymamaya başlarsa ne olur?
Şimdiye kadarki deneyimlerimiz bize şunları söylüyor. Toplum önce bu tür davranışlara karşı tepki gösteriyor. Bu davranışların cezalandırılmasını istiyor. Bir süre sonra bu davranışların cezalandırılmadığını gören insanların bir bölümü de kurallara uymamaya başlıyor. Sonra bu uymama tavrı giderek yaygınlaşıyor ve toplumun çoğunluğu kural dışı davranmaya geçiyor. Kural dışına çıkma dürtüsü giderek bir merak, bir tutku haline geliyor.
En sonunda gelinen noktada yani çoğunluk kural dışına çıktığında kural dışılık kural, kurallara uymak ise istisna haline geliyor. İşte tam o noktada toplumsal çürüme dediğimiz olay başlıyor ve kuralsız davranışlar içselleştirilmeye başlanıyor.
Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu bunun çaresi yok.
Değerlerinin yerle bir olduğu ,ruh sağlığı bozulmuş, bütün kavramların içini boşaltmış bir topluma neyi anlatacaksınız?
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nin 1. maddesinde bulunan, “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar” sözlerini mi?
Ülkede büyük bir yalan ve riyakarlık almış başını gidiyor. Çürüme, siyasi iki yüzlülük sahtekarlık rüşvet kol geziyor. Toplum ahlaken çözülmüş durumda. Milleti birleştiren, insanları toplum olarak bir arada tutan bütün değerler ve zeminler allak bullak olmuş.

Yalan ve riya adeta toplumsallaştı. Bu duruma büyük bir akıl tutulması eşlik ediyor.Ve esas olarak insanın bozulduğunu toplumsal bir çürüme yaşandığını görmemiz gerekiyor.
Tabii bu toplumsal çürümenin 4 temel sebebi olduğunu söylüyor uzmanlar
1-Liyakat kısmı:
İnsanlar eğitim alıyor, dil öğreniyor ve bir kaç üniversiteden mezun oluyor. Ancak alanında uzmanlaştığı işi yapamıyor.
2-Adalet:
Yapanın yanına kalıyor.Bunu gören kesimlerde yasak olanı yapmakta sakınca görmüyor.
3- Ekonomi:
Sınıflar arası makas açıldı.Özel sektör çalışanı memura kem gözle bakıyor.
Her türlü zengine (hak ederek kazanana da, çalarak zengin olana da) kötü gözle bakıyor.
Çözüm çürütücü etkeni olabilecek en büyük hızla yok etmekten başka bir çözüm görünmemektedir.
Çürüyen nedir?
Toplum mu?
Birey mi?
Siyaset mi?
Kurumlar mı?
Ahlaki değerler mi?
Adalet duygusu mu?
Nedir toplumun içini kemiren, duygusuz eden, çürüten?

“Çalıp çırpanlar” neden baş tacı?
Yolsuzluk yapanlar…
Gücü olanın; istediği yere çökme keyfini sürdürenler kimler?
Nerden, kimlerden alıyorlar bu cesareti?
Çürüyen Toplumdur, toplumsal ilişkilerdir.
İçi boşaltılmış kurumlardır.
Artık topluma umut vermeyen burjuva siyasal anlayıştır.
Siyasal iktidarla iç içe geçmiş medya düzenidir.

Mafya, siyaset, ticaret pazarlığı yapan tüccarlardır.
Toplumları çürümeye götüren şey kişilerin kendisini bir yana kendi dışındakileri öteki yana koymasıyla başlar.
Çürümeyi hızlandıran süreç, kişinin bütün iyilikleri kendisi için pay edip başkalarının başına gelen belaya sevinmesi ile başlar.
Ülkemizde işler iyi gitmiyor.Ben hala bu ülkeyi karşılıksız gerçek anlamda seven insanlar olduğuna inanıyorum.
İyi niyetli olmak ve tesbiti doğru yapmak zorundayız .Sorun ancak o zaman çözülür aksi takdirde çürüme devam eder. Bunun içinde iktidara gelenler yalan söylemeyi, toplumu aldatmayı, her kirizi ve yenilgiyi bir zafer gibi sunmayı bir siyaset tarzı haline getirmeyi bırakmalı.
Aksi takdirde yolsuzluklar cezalandırılmadıkça, kamuoyunda kabul görür, meşru gösterilir oldukça, “Ne yapsan yanına kalır, yeter ki adamını bul” anlayışı yerleştikçe toplumun ve bireylerinin manevi çürümesi de hızlanır. Çürümenin, yolsuzluğun, yozlaşmanın çaresi şeffaflık ,saydamlık ve hukuk devletidir. Saydamlık ve hukuk devleti ilkelerinden sapan toplumların gelecekleri, akibeti meçhuldür.Sonuç kaçınılmaz olarak çöküştür.

0 0 0 0 0 0

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

Kıbrıs TMT Derneği, Kıbrıs’ta Darbeye Giden Yok Konulu Konferans Düzenledi

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0