DOLAR

40,2607$% 0.13

EURO

46,7252% 0.08

STERLİN

53,9495£% 0.21

GRAM ALTIN

4.320,96%0,56

ÇEYREK ALTIN

7.017,00%0,27

BİTCOİN

4785777฿%1.4882

a

KIBRISLI TÜRKLERİNDE  TÜRKİYEYE DAVA AÇMASI YAKINDIR

Kıbrıs sorununun belkide  en can alıcı konusu bu.Mülkiyet.
Rum tarafı: “Mal benimdir, 1974’te terk etmek zorunda kaldım, geri almak istiyorum.”
Türk tarafı: “1974’ten beri burada yaşıyorum, devlet bana bu malı verdi, yaşanmışlığım emeğim var diyor.
Rum hükümetleri  sıcak bakmasada bugüne kadar birçok sorunu takas iade ve tazminatla çözen mal tazmin komisyonu ise bu sorunun çözüm yeri olarak gösteriliyor.
Bu konuda AİHM kararı da bulunuyor.
Fakat AİHM kararlarına rağmen mal tazmin komisyonunun işleyişini  kendi ulusal hedeflerine ters gören ve   ortadan kaldırmak  isteyen Rum tarafı ise farklı senaryolar peşinde.
Bu konudaki son hamlesi ise  bildiğiniz üzere Kıbrısın kuzeyinde KKTC topraklarında inşaat sektöründe faaliyet gösteren israilli iş insanı Simon Aykutun tutuklanması.
Uzunca bir süredir davası devam ediyordu İsrailli işinsanının.
Geçtiğimiz günlerde dava sonuçlandı ve Aykut Kıbrısın kuzeyindeki Kıbrıslı Rumlara ait taşınmazları yasa dışı sahiplenmekten üzerine yatırım yapıp satmaktan suçlu bulunarak 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Mahkeme, Aykut’un suçunu kabul ettiği 40 ayrı suçlamanın her biri için 5’er yıl hapis cezası verdi. Cezaların birleştirilerek, 19 Haziran 2024’ten itibaren geçerli olmasına da karar verildi.Bu arada Aykuta yöneltilen 200 suçlamadan 160′ nında anlaşma ile düşürüldüğünü yeri gelmişken ekleyelim.
Burada  İç hukuku tüketen Simon Aykutun davayı AİHM’ne  neden taşımadığı açıkça bende bir soru işareti .
Akla gelen tek cevap ise 200 suçlamadan  40 suçlamayı kabul etme karşılığı olarak 160 suçlamanın düşürülmesi ve cezasını kendi ülkesinde belkide evinde çekmesi anlaşması olabilir.Aykut daha fazla davayı uzatıp hapis yatarak   kötü olan sağlığınında  daha fazla bozulmaması için bu sonuca razı olmuş olabilir.
Bu arada bu tür uyuşmazlıklar mal tazmin komisyonununda çözülür kararı alan AİHM’in  kararını dinlemeyen Rum hükümetine karşı ne AB’ den ne de Türkiyeden kayde değer bir ses çıkmamamasıda bir başka soru işareti.
Rum Hukuk Dairesinin paylaştığı bilgilere göre, Simon Aykut 2014 ve 2024 yılları arasında “Afik” grubunun bir parçası olarak onların işgal altındaki bölge olarak tanımladığı KKTC sınırları içinde  arazi geliştirme faaliyetlerinde bulunmuş. KKTC’ nin kendisine verdiği koçanlar ile  arazilerin tamamı Kıbrıslı Rum mültecilere ait topraklar üzerinde  bu mülk sahiplerinin hiçbirinden kullanım için izin alınmadan toplam 394.969 metrekarelik alana sahip 40 farklı parsel üzerine inşaat ve satış işlemleri yürütmüş.
Dava aslında  Kıbrıs Cumhuriyeti mahkemelerinde, KKTC  topraklarında bulunan mülklerin yasa dışı olarak sahiplenilmesine ve üzerine binalar inşa edilmesine aktif olarak katılan bir gerçek kişiye karşı karara bağlanan ilk dava olması nedeniyle tarihi bir öneme sahip.
Bunun kısa özeti ise  şu şekilde   “KKTC de  Kıbrıslı Rumlara ait arazileri satın alır, üzerine inşaat yapar veya başka bir şekilde sömürürseniz, ciddi cezai suçlar işlemiş olur hatta AB veya başka ülkelere gittiğinizde tutuklanabilirsinizde”
Peki şimdi ne olacak Kıbrısın kuzeyinde KKTC topraklarında  Rum malı dediğimiz eşdeğer ve tahsis  türden bir mal alan ,aldığı mal üzerine bina inşa eden yada  inşaat yapıp satan bu malları kiraya veren yada miras olarak çocuğuna çoluğuna bırakmayı düşünenler ne yapacak?
Çünkü bu türden mal tutan  herkes Rumlara ait taşınmazları yasa dışı sahiplenmekten üzerine yatırım yapıp satmaktan suçlu durumda.
Bunun da cezası tutuklama ve en az 5 yıl hapislik.
Peki bu durumda vatandaşını  koruması gerekenler nerede diye bir soru sorabilirsiniz.
Şu ana kadar onlardan ses seda yok.
Normalde bu gibi durumlarda hazırlanmış bir B planınız olur ve onu uygulamaya koyarsınız ki bu devlete olan güveni perçinler vatan dediğiniz topraklara daha sıkı sarılmanıza neden olur.
Normal olan ve yapılması gereken  vatandaşına  koçan veren,  bu koçan ile yapmış olduğu tapu devirlerinden devir ücretini kasasına koyan milyonlarca tl   emlak vergisi alan  ipotek vs işlemlerinden vergi alıp hazineye aktaran devlet aklının devreye  girmesi  halkına güven veren yasal değişiklikler yapması veya ne bileyim gerekirse etkilenen malın tazmini yönünde yükümlülük altına gireceğini söyleyerek vatandaşını koruma garantisi vermesi.
Çünkü bu durum dolayısı ile aslında elinde Rum malı dediğimiz türden mal tutan birçok kişinin anayasada mülkiyet hakkından kaynaklanan kayıpları oluşmuştur.Dolaşım özgürlüğü kısıtlanmıştır.Tutuklanma ve hapse atılma riskleri oluşmuştur.
Devletin halkına sahip çıkıp cesaret ve güven vermesi bu toprakların her karışının devletin güvencesi altında olduğunun açıklanması  beklenirken ne yazık ki bu konuda bugüne kadar hiçbir kelam yok.
Peki vatandaş bu durumda ne yapacak?Çözüm var mı?
Aslında var.
Bazı hukukçular, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “legitimate expectation / meşru beklenti” ilkesine dayanarak şöyle bir argüman geliştiriyor.
Eğer kişi, KKTC yasalarına uygun şekilde mal edinmiş, uzun yıllar yatırım yapmış, devletten izin ve belge almışsa, bu kişide “malın kalıcı ve güvenli olduğu” yönünde meşru beklenti doğmuştur.
Bu beklenti, Rum hükümetinin veya AB’nin tek taraflı yasak ve sınırlamaları ile ortadan kaldırılırsa, o kişi dolaylı bir mülkiyet kaybı yaşamış olur.
 (Demopoulos v. Turkey, 2010 kararı)
 Ancak bu durumda bile AİHM veya başka bir uluslararası mahkeme, Rum hükümetini tazminatla sorumlu tutmaz.Çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yargı yetkisi KKTC’ye geçerli sayılmaz.Tek tazminat yolu, KKTC’deki Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) üzerinden işler.
Peki işin birde diğer tarafına bakalım .Bu türden koçanları elinde bulunduranlar olası bir durumda (yurtdışına çıkış vs)hapis cezası ile yargılanabileceğine göre kendilerine bu malın alınıp satılmasına olanak sağlayan ve bunun üzerinden vergi vs alan  KKTC devletini dava edebilirmi?
KKTC sınırları içinde, devletin verdiği koçanlar geçerli sayıldığı için,
bunların “geçersizliği” iddiasıyla devleti dava etmek teknik olarak mümkün değildir.
Çünkü KKTC Anayasası’na göre, tapu kayıtları devletin teminatı altındadır (Tapu ve Kadastro Dairesi yasaları).Devlet, geçerli yasalar çerçevesinde koçan vermişse, bu işlem yasal sayılır.
Bu yüzden.KKTC mahkemesinde “koçanım geçersiz çıktı, devleti dava ediyorum” dersen, mahkeme büyük ihtimalle,“koçan geçersiz değil, KKTC yasalarına göre geçerlidir” şeklinde karar verir.
Yani KKTC içinde devleti dava etmek, sonuç vermez — çünkü iç hukukta koçan geçerlidir.
Eğer “uluslararası hukuk koçanımı geçersiz sayıyor” diyorsan, bu durumda konunun yönü değişir.
Burada olası taraf KKTC değil, Türkiye Cumhuriyeti olur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) uygulamaları AİHM, KKTC’yi tanımadığı için, Kuzey’de olan fiillerden Türkiye’yi sorumlu tutar.Bu yüzden, mülkiyet ihlali iddiası (örneğin “tapum geçersiz sayıldı, mağdur oldum”) gibi şikayetler AİHM’ye yapılırsa, Türkiye davalı taraf olur.
 Ancak dikkat.Bu tip davaları bugüne kadar genelde Rum malları sahipleri (Rum başvurucular) açtı.Türk tarafında (örneğin eşdeğer tapu sahibi biri) böyle bir davayı AİHM’ye taşıyan örnek yoktur.AİHM, “tanınmayan devlete karşı” bireysel başvuruyu kabul etmez; sadece tanınan devlete (örneğin Türkiye) karşı kabul eder.
Yani pratikte:Eğer “KKTC’nin verdiği koçan uluslararası hukukta geçersiz, bu yüzden mağdur oldum” diyorsan,davalı taraf Türkiye olur (çünkü AİHM Kuzey’deki fiilleri Türkiye’ye atfeder).
Görünen o ki bu sorun her nekadar KKTC hükümetlerini ilgilendiren bir sorun gibi görünsede aslında Garantör Türkiyeyide yakından ilgilendiren bir konudur.
Çünkü KKTC devletinin verdiği tapuya ve Türkiyenin her konudaki garantörlüğüne  güvenen halk mülkiyet hakkına helal gelmeyeceğine inanan yüzbinlerce kişi bu topraklara yatırım yapmış iş yeri açmış vergi vermiş bu toprakların büyüyüp gelişmesine olanak sağlamış fakat işin sonunda ise dolaşım özgürlüğünden kısıtlanma ,tutuklanma ve hapis cezası almakla karşı karşıya kalmıştır.
Kıbrısın kuzeyindeki KKTC topraklarında   eşdeğer ve İTEM yasası ile mal mülk edinen ,bu mülkleri geliştiren,  içerisinde yaşayan ve yatırım yapan binlerce kişi bugün kendi kaderi ile başbaşa bırakılmış durumda.
Rum tarafı oyunu iyi kurgulamış ve iyi oynamıştır.Türkü türke düşürme ve kırdırma yakındır.
Bir an önce Devlet aklı devreye girmeli ve bu sorun çözülmelidir.

0 0 0 0 0 0

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

Siber Güvenlik Zirvesi ODTÜ Kuzey Kıbrıs’ta Gerçekleşti

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0